• Anasayfa
  • /
  • Digiturk ve Blogspot Karartması

Digiturk ve Blogspot Karartması

Herkesin de bildiği, hakkında çok şey söylenen bu engellemeyi yazmak için biraz durmak ve sakinleşmek istedim. Fakat bu süreçte “taraflardan” gelen açıklamalar tam aksine beni daha da aksileştirdi.

Digitürk birkaç blogun yasa dışı Digitürk maç yayını yapmasından dolayı haklarını aradıklarını ve blogspottaki onbinlerce blogun kapanma sorumluluğunu üstlenmediklerini çıktıkları yayında söyledi, bir tilki kurnazlığıyla ve bizi koyun farz ederek.

Öncelikle aşağıdaki belgeyi incelemenizi istiyorum. Mahkemeye verilen dilekçede kapatılmasını istedikleri blogların yanısıra kırmızıyla işaretlenmiş bir “blogspot” domaini var. Yani söyledikleri gibi sadece sorumluların cezalandırılmasını değil tüm kullanıcıları cezalandırmak için adım atmışlar. Ve bu adımın ne kadar kişiyi mağdur edeceğini ve tepkilere neden olacağını bildikleri için davayı Diyarbakır‘da açtılar. Böylece Diyarbakır mahkemesine ulaşamayan mağdurlar davaya itiraz dilekçesi veremeyeceklerdi.

Çok tehlikeli ve korkutucu olan diğer bir durum ise Digitürk’ün blogspottan kendilerine moderatörlük verilmesini istemesi. İstedikleri bu hak beğenmedikleri siteleri yok etme gücünü ellerinde bulundurmak istemelerinden ileri geliyor. Güç ve paranın özgürlüğü satın alabileceğini düşünmüşler fakat Google ilk defa doğru karar verip buna izin vermemiş.

Google demişken, en az Digitürk kadar suçlu olan taraf da yayıncılarının haklarını korumayan Google’dır. Bugün yaptıkları 4 satırlık açıklamada da bu gayet açık. Türkiye’de sadece pazarlama ve satış departmanlarının bulunması “para kazandırıyor musun bana? o zaman tamam.” mantığında olduklarını gösteriyor. Ha bu arada kendilerine para kazandıran Adwords’de yasaklandı. Asıl tepkinin bundan sonra geleceğini düşünüyorum.

Yayın yasağının alındığı ilk dakikalarda birçok blogger’ın wordpress’e geçmeye çalıştığını görünce çok üzüldüm ve hepsine tek tek tepki gösterdim. Daha önce youtube yasaklandığında ve bloglarımızda beyaz boşluklar oluştuğunda çözümü Vimeo’da görmüştük ve cılız bir sesle Vimeo’ya geçmiştik. Vimeo’da kapandığında artık çok geçti. Bir yerlere kaçmak sansürcü anlayışın elini güçlendirmekten başka hiçbir işe yaramaz. Bu yüzden yeterince direnmeden blogu hiçbir yere taşımayacağım.

Gerek #blogumadokunma ‘da gerekse diğer sosyal medya araçlarında tepkiler hiç azalmaksınız devam ediyor. Arkadaşlarımın da sansür ve karartmalarla ilgili yorumlarını burada da paylaşmak istiyorum.

Kemal Gülpınar:

“Internet´i yasaklamak 21.Yüzyilda Insan Haklari´na bir müdahaledir.Belki hala sabahin köründe sütcü yerine polis gelmedigine sükreden insanlar olabilir.Fakat unutmayalim ki interneti erisimi engelleyen bir mekanizma evinizin icinde sizle beraber bir polisin yasamasi demektir..ki sütcüde polis olabilir..kim bilebilir ki (:”


Ömer Furkan Özdemir:


Bu da İfade Özgürlüğü İçin!

Hala anlamıyorsun değil mi? Demeye yeltendim ama gayet iyi bildiğine de eminim
meselenin ‘ileri’si ya da ‘geri’siyle ‘demokrasi’ meselesi olmadığını. Bu özgürlük
meselesi; ‘sakınca’ ve ‘korku’larla bastırmaya çalıştığın. Zaten bütün kıyamet
de burada kopuyor, ‘şunun hakkına tecavüz’ , ‘bunun değerlerine saldırı’ , ‘onun
ticari hakkının gaspı’ kisvesiyle halen sürdürdüğün sansürcü zihniyette. Çünkü
aslolan eğer birinin hakkını korumaksa, bu, herkesin hakkı gözetilerek pekala
yapılabilecekken; zihniyet başka olunca ‘fişi çekelim, olsun bitsin’ mantığı devreye
giriyor . Şimdi digiturk rahatça dekoder satışlarını arttıracak tabii, ne de olsa onun
hakkı korundu (ve sanki korsan yayıncılar da ‘tüh mahkeme erişimi engelledi,
biz de artık bu işi bırakalım başka yol kalmadı diyecekler ya!). Peki internet
üzerinden ‘özgürce’ fikirlerini, üretimlerini paylaşmaya çalışan blog yazarlarının ve
okurlarının hakkı? Yoksa finansal olarak bir değer ifade etmediği ya da milli ve dini
duygulara ‘yeterince’ hitap edemedikleri için mi bir anda önemsiz oluveriyor? Kaldı
ki zaten meseleyi sadece bu olayın sınırları içinde tartışmak da asıl olan zihniyeti
sorgulamamak kadar dar ve işine geliyor elbette. Çünkü sorun özgürlüklerin garanti
altına alınması sorunudur. Çünkü sorun bir sıkıntıyı çözmek için hemen, iliklerine
kadar yerleşmiş olan yasakçı tavırlara başvurma sorunudur. Çünkü sorun, hep
engelleyerek, sansürleyerek, kısıtlayarak çözme çabalarıdır. Bunu hiç bir zaman kabul
etmedim etmiyorum da!

‘Adalet mülkün temelidir’ anlayışınız da ‘İleri demokrasi’ anlayışınız da, ‘yasaklı’
kitapları dahi promosyon aracına dönüştüren alkışçılarınız da mide ağrısı yapıyor
artık bende!
‘Işın kılıcı’ gibi parlak renkli olmasa da sansürsüz bir ülkede yaşamam için
çekiyorum kılıcımı!

Bu anam için!

12 eylül’ün korku imparatorluğunu iliklerine kadar hisseden ve bu yüzden yıllarca
evimizde pek çok konunun fısıltıyla konuşulmasının tembihleyicisi annemin artık
sansürsüz bir ülkede yaşaması için!

Bu babam için!

Çalıştığı devlet kurumundaki düzensizliklere, hilekarlık ve rüşvet çarkına çomak
soktuğu için ‘sansürlenerek’ işini kaybeden babam için!

Bu sanat için!

Sakıncalı, yıkıcı, edepsiz, ucube, bölücü, ahlaksız sıfatlarını duymadığım bir ülke
için!

Bir daha! Bir daha! Yok ol artık ey sansürcü zihniyet!

Ve bu da Burçak için: Blogunu başlarda ‘arkadaşımızın blogu’ hatırıyla takip ettiğimi
itiraf edebileceğim ve fakat aslında ‘epeyce bir süredir’ dikkatle takip ettiğim benim
güzel arkadaşım Burçak için bir kılıç darbesi daha!


Son noktayı Serdar Aktaş koydu:

Yasaklar çiğnenmek için vardır!




**(İlgili bir yazıyı okumak için elmaaltshift ‘e bakabilirsiniz. 


Facebook’ta blogumadokunma!’ya lütfen destek olun.)

2 Yorum

  • engin y. medin

    3 Mart 2011 at 20:13

    Tabii ki bıktık artık ktunnel veya vtunnellardan girmekten…salt bu yasaklar yüzünden Türkiye'ye gelmek istemiyorum artık…herşey yasaklanmaya başladı…1 yıl yoktum geldim youtube açılmış oh iyi derken bu sefer blog.spot gibi son derece önemli bir site kapatıldı…hadi youtube eğlence aracı idi çoğunlukla peki ya blogspot?