Geçen bahsettiğim ve an be an bloga veri aktaracağımı vaad ettiğim “Dünya Gençlik Kongesi” başadı! Vaadimi yerine getirememin sebebi ben değilim, buradaki teknik sorunlar. Bir gün gecikmeli de olsa nihayet başlıyorum.

Etkinlik kayıtlarımız yapıldıktan sonra, birkaç saatlik uykuyla kongreye ve etkinliklere hızlıca başladık.
1500 civarında delege, gruplara ayrılmış. Daha önce de bahsettiğim gibi bu gruplarla henüz öğrenemediğimiz Anadolu kentlerine gideceğiz. Grup adlarından tahmin etmeye çalışıyoruz şimdilik, başka tüyo yok. Benim grubumun adı Gelibolu.

Grupta 17 kişiyiz ve 15 ayrı milletteniz. Biz güne hep birlikte dans ederek başladık, her grubun başlangıç şekli farklı. Halay çekenler, step yapanlar, çığlık atanlar.. Ortaya hakikaten değişik görüntüler çıkıyor.

Herkes kendi grubuyla tanıştıktan sonra tüm gençler “ice breaking” adı altında kaynaşmak için koskocaman bir yuvarlak oldu ve o yuvarlağı giderek daraltarak dans etti. Çok sıcaktı ben yapamadım, kaytardım.

Sonra bölgesel toplantılar yapıldı. Tüm Dünya Kuzey-Güney Afrika, Okyanusya, Balkan Ülkeleri, Orta Doğu, Kuzey-Güney Avrupa gibi 17 bölgeye ayrıldı ve o bölgelerden gelen insanlar biraraya gelip tanıştı, neler yapılabileceğiyle ilgili tartıştı ve birer workshop yaptı. Biz Türkler’de Meksikalı bir gencin moderatörlüğünde etkinliği tamamladık.

Sigara Yanıkları’ndan Erdalla bir önceki gazeteciler toplantısını kaçırdığımızdan, yenisini kaçırmamakta kararlıdık. Medya toplantısıyla birlikte basın olarak kollara ayrıldık.Ben tabii ki web gazetecisi oldum.

Akşam açılış konuşmasıyla birlikte yapılacak barbekü partisinde kaçak misafirlerimiz Özge ve Cerenle birlikte yiyeceklerin tadına baktık. O kadar kalabalık olmasına rağmen herkese yetecek ve hatta artacak kadar ızgara vardı. Her masada ise tabak tabak baklava.. Meksikalı bir genç bize baklavanın içindekinin et olup olmadığını sordu:) Ayrı bir tarafta ise Türk damak tadının vazgeçilmezleri kısır, sigara böreği, patates salatası, su böreği vardı.

Barbekü partisiyle birlikte “Trabzon 2011” ekibinin organize ettiği kolbastı ekibi sahneye çıktı ve beraberinde yarı tamtam, yarı kolbastı yapan bir sürü yabancı genç sahneye fırladı. Göbek havalarında da bizden daha iyi olduklarını söyleyebilirim:)

Yerel müziklerin çaldığı alanda müzik kesilince disko alanında müziğin sesi açıldı. O kadar yorgunluğumuza rağmen inanılmaz dans eden siyahları görünce dayanamadık. Yepyeni figürler öğrendim, adamlar bu işi biliyorlar.

Partiye birçok genç yerel kıyafetlerini giyerek gelmişti, aslında hep biraradaydık ama en çok dans ederken neden bu savaşlar ve yıkım diye biran duraksadım. Hepimiz, tüm gençler hiç birşeyi umursamıyorduk, sadece eğleniyorduk.

Birinci günün özeti budur, 2. gün için yarın görüşmek üzere 🙂