Bundan yaklaşık kırk gün önce bir sabah Twitter’dan (evet gazeteden önce Twitter’a göz atmayı o zamandan alışkanlık eden biri olarak) Gezi Parkı’ndaki ağaçların sökülmek istendiğini öğrendim. O an bir flashback’le geriye dönüp, Taksim Metrosu çıkışı Gezi Parkı’yla ilgili bir şeyler anlatmak isteyen ama dinlemediğim birkaç genç geldi gözümün önüne ve utandım. Biz seçim kampanyası zamanında projelendirilmiş, birkaç “has çapulcu” tarafından dikkat çekilmek istenen bu korkunç projeden ancak dozerler parka girdiğinde haberdar olmuştuk. Üstelik bu haberdar olma durumu memleketin en havalı haber kanallarından tarafından verilmemiş, bizzat halkın gönüllü muhabirliğiyle Twitter üzerinden dağılmıştı. O vakitler İzmit’te yaşadığımdan, ancak hezeyanlarla olan biteni takip edebilmiş, çadırların yakılmasını ve sonrasında artarak devam eden vandalizmi gözleri dolu dolu okumuştum.
Sonra bir gün çok uzaklardan “Love is over, Turkey is right here!” sesleri duyduk, kafamızı o yöne çevirdik ve Brezilya’nın da tam da bize benzer bir şekilde direnişe geçtiğini öğrendik.
Ne zaman Brezilya Oluruz?:
Brezilya’daki olaylar da tıpkı bizimki gibi ‘bardağı taşıran damla’nın hareketiyle başladı. Toplu taşıma araçlarına yapılan ’20 sent’lik zam insanları Türkiye’yle benzer şekilde sokağa döktü. Başlangıçta polis şiddeti ve basının görmezden gelme durumu bizimkiyle benzer şekilde gelişti. Polis şiddeti sokaktaki kalabalığı daha da arttırıyor, karşılıklı yaşanan arbedeler şiddetleniyordu. Ancak Brezilya’da üretilen ve tüm dünyaya buradan dağıtılan biber gazı, olanca çatışmaya rağmen halk üzerinde bizdeki kadar yoğun kullanılmıyor, kullanılsa dahi bir çeşit silah olarak görülmediğinden direnişlerin ‘gözlerini çıkacak’, ‘kafataslarını kıracak’ mesafeden atılmıyordu. Direniş sürerken hükümet sözcüsü BBC kanalına ‘bizi Türkiye’yle kıyaslamayın, biz demokratik bir ülkeyiz’ derken, (Başbakanımızın marjinal ve çapulcu benzetmelerine karşın) Brezilya Devlet Başkanı Dilma Rousseff’ten şaşırtıcı bir açıklama geldi:
“Göstericilerle gurur duyuyorum.”
Rousseff, protestoların Brezilya’nın demokratik açıdan daha güçlü olarak uyanmasını sağladığını söylüyor, Brezilya’da demokrasi enerjisini, sokakların sesinin gücünü ve halkın medeniliğini gösterdiğini vurguluyordu.
Ve böylece Rousseff, Brezilya’nın da tıpkı Türkiye gibi IMF’e olan borcunu ödediğinden, “dış mihraklar” tarafından iç karışıklık yaratıldığını söyleyen birtakım hükümet sözcülerimize demokrasi dersi verip, onları susturuyordu.
Roesseff’in umut veren demokratik tutumu, verilen zammın geri alınması ve iyileştirmeler için söz vermesi, hem göstericilerin ateşini alıyor hem de polisin göstericilere olan sert tutumunun yumuşamasını sağlıyordu.
Aşağıdaki videoda göstericilere katılan Brezilya polisinin görüntüleri var. Türkiye’de yaşanan polis şiddetini, gözümüzün gördüğü ama aklımızın almadığı görüntüleri bu videoyla kıyaslamak için dahi burada paylaşmak istemiyorum.
Brezilya’da yaşananlar bizimkine benzer bir şekilde toplumsal bunalımın tezahürü demiştim biraz önce ama Brezilya’da insani koşullar bizimle kıyas edilemeyecek düzeyde iyi. Bir sanat blogu olarak Brezilya ve Türkiye’yi bir de bu açıdan kıyaslayalım:
Ülkemizde malesef sanat devlet için bir gelir kapısı olarak görülüyor ve o kapı kar etmediği müddetçe devletin omuzlarında kurtunulması gereken bir yük olarak görülüyor. Kar etmediği için devlet tiyatrolarını kapatan hükümet, Brezilya’nın uygulamaya başladığı modele bir göz atsa nutku tutulabilir:
Brezilya halkı, (Roussef’in siyasi geçmişinin de etkisiyle) sosyal devlet olma yolunda hızla ilerleyen, niyetini bu yönde attığı adımlarla gösteren bir hükümet tarafından yönetildikleri için şanslılar.
Elbette gerek diğer süreçlerde, gerekse #occupybrazil boyunca danıştıkları ve fikrini aldıkları ‘fikir adamlarının’ da etkisi büyük olmalı, öyle değil mi? Umarım biz de en kısa zamanda kendi ‘fosforlu kedi gözlerimize’ sahip olabiliriz.
Bu arada siz de bizim gibi Brezilya sevenlerdenseniz Facebook’taki Brezilya Milliyetçiliği grubuna bir göz atın.
Kaynaklar:
http://www.huffingtonpost.com/gianpaolo-baiocchi/occupy-movements-around-t_b_3480620.html
http://webtv.hurriyet.com.tr/2/51111/0/1/brezilya-devlet-baskani-kendi-protestoculari-icin-protesto-gosterileriyle-gurur-duyuyorum-dedi.aspx
http://www.e-skop.com/skopbulten/brezilya-hukumetinden-yenilikci-bir-kultur-politikasi-isciye-kultur-sanat-harcamalari-icin-ek-ucret/1105
http://www.radikal.com.tr/turkiye/basbakanlik_devlet_tiyatrolarini_kapatiyor-1088345
1 Yorum
Adsız
15 Temmuz 2013 at 16:00katiliyorum burcakcim, haklisin. brezilya ve turkiye tam bir mukayeseli ekonomi politik analizine konu olabilecek iki ulke gercekten. halkin sosyoekonomik durumu ve devletin otoriter gelenegi bakimindan, diger bir yandan da son on senede aldiklari ekonomik mesafe acisindan cok benziyorlar. toplumsal reflekslere karsi devlet baskanlarinin takindiklari tavirlarin ayrismasi ise ancak iki liderin siyasi gecmisiyle aciklanabilirdi herhalde. demokrasiyi kelle basina milli geliri artirmaktan ve 4-5 senede bir sandik basina gitmekten ibaret goren, ozgur bireyleri yonetmek yerine koyun otlattigini zanneden bir basbakanimiz var ne yazik ki..