Dün gece yapılan ödül törenini izlerken, klasiktir herkes fikir beyan eder ya, bizde de herkes bir şeyler söyledi.
Geçen aylarda Mirgün Cabas ve Hakkı Devrim’in sunduğu ‘Günlerin Getirdiği’ programını izlerken, Nefes: Vatan Sağolsun filmini konuşmak üzere sosyolog Hülya Tanrıöver’i çağırmışlardı.
Zaten genel olarak kadın haklarıyla ilgili sert söylemleri olan Hülya Hanım, filmi beğenmediğini, filmin klasik asker millet bakış açısına sahip olduğunu ve kadını gene yok saydığını filan söylemişti. Öyle söylemişti ama söylediğine de pişman olmuştu: Mirgün Cabas ve Hakkı Devrim hayır öyle söyleyemezsiniz, böyle düşünemezsiniz demişti sosyolog ve öğretim görevlisi Hülya Hanıma. Onca hararetli savunuculuğa rağmen, işin ilginç ve komik olan tarafı filmi izlemediğini itiraf eden Hakkı Devrimdi..
Dediğim gibi, en iyi film ödülü verilirken, herkes bir tahminde bulundu. Ben Vavien alır dedim ama aklımın bir ucundan da daha önce Ntv’de yaşanan diyaloglar ve keskin algılar geçti. Ve Nefes: Vatan Sağolsun en iyi film ödülünü kaptı.
Oscar ödüllerinde de en iyi filmi, Amerikan yapımı olan ve konusu Irak’ta geçen ‘The Hurt Locker’ aldı. Ben filmi izlemedim fakat konusunun defalarca işlenen tipik Amerikan bakış açılı, demokrasi ve özgürlük getiren filmlerden farkı olmadığını biliyorum. Çekilme amacının İran’a göz dağı vermek olduğunu da.
Hem Oscar’ın hem Yeşilçam ödüllerinin asker filmlerine gitmesi bir tesadüf mü acaba yoksa yükselen bir akımın işareti mi?
Bir de böyle ödüllerden sonra aklıma şu gelir: En iyi senaryo ödülünü Vavien aldı, ama en iyi film ödülü başka filme gitti. O zaman Vavien filminin yönetmeni (Taylan Biraderler), en iyi film ödülünü kendinden dolayı kaçırdıklarını düşünmüş müdür?
11 Yorum
ealturk
24 Mart 2010 at 14:34Ntv'nin Türkiye'nin oscarları adıyla reklamlarını çevirdiği,ödüle layık görülenlerin Sinem kobal,bergüzar korel gibi isimlerden ödüllerini aldığı bir organizasyon.
Yeşilçam ödülleri adını vererek belki Türk sinemasının geçmişinden ekmek yersin lakin gidipte ödül verenler oyunculuklarından değilde fiziksel özelliklerinden oradaysa bir sorun var demektir.Semih Kaplanoğlu'nu aday göstermiyorsan bile ödülü ona verdirtmelisin ve en önemlisi ise en iyi film ödülünü alan Nefes filmine düzülen methiyeler.The Hurt Locker'a militarist bir amerikan filmi diyenler mevzu türk militarizmi olduğunda 'süper bir film' demekten kendilerini alıkoyamıyorlar. Miliyetçilik adamı kör eder.
burçak yıldırım
24 Mart 2010 at 14:39ealturk mükemmel bir eleştiriydi, her noktasına katılıyorum. teşekkürler.
Barakuda
24 Mart 2010 at 14:45The Hurt Locker ve Nefes'in aynı kefeye konulmasının büyük bir yanlış olduğunu düşünüyorum..
THL daha en başında verdiği mesajın(war is a drug vs) tam tersi doğrultusunda bir film.. Bunu ekibin Oscar töreninde mide bulandırıcı konuşmalarından da anlamak mümkün.. savaşı yücelten, abdyi haklı gösteren, oradaki askerlerin ülkelerini savunmak için orada olduğunun altını çizen bir bakış açısı..
Nefes'te ise asla bir politik mesaja başvurulmadığı gibi odaklanılan tek yer dar ama çok iyi işlenmiş senaryosu ve karakterlerin vatan, millet gibi kavramlardan soyutlanmış içlerinde kopan fırtınalar.. Elbetteki ülkedeki malum kesimin Nefes'i militarist, duyguları sömüren, askerliği yücelten bir film olduğunu söylemeleri doğal.. Ancak Nefes duruşuyla tokadı çarpıyor bu önyargılı kesime.. Eloğlu Full Metal Jacket'la övünürken Nefes'i bu denli sığ yaftalamalarla aşağılamaya çalışmak büyük gaflettir zannımca.. En iyi film ödülü alan THL'ı düşünelim.. bu Nefes o filmden oyunculuklarla, senaryosuyla, çekimleriyle, kurgusuyla, teknik detaylarıyla çok daha önde bir filmdir mesela..
Sonuç olarak Nefes'in ödülü almasını beklemiyordum.. Aldı.. Ama bunun da herhangi yükselen bir akımla ilişkili olduğunu düşünmüyorum.. ne asker konulu filmlerin, ne de gişe yapmış olanların yüceltildiğini..
saygılar 🙂
burçak yıldırım
24 Mart 2010 at 14:55Asıl Full Metal Jacket ile Nefes filminin karşılaştırılması yanlış olmuş bence. Elalem Full Metal Jacket filmiyle övünür çünkü o antimilitarist filmlerin en başında geliyor, kendi ülkesinin alacağı cepheyi hesaba katarak yapılmış cesur bir film.
ayrıca yazıda geçen bir eleştiride filmi izlemeden, savunucusu olan zihniyet. elbette herkes beğenisini dillendirir, oy hakkı da vardır ama Türkiye gibi bir ülke için en azından, gişe filmlerinin değil de sanat filmlerinin ödül alması daha iyi olurdu.
ealturk'un Semih Kaplanoğlu ile ilgili haklı yakınışı ise ayrı bir konu zaten..
bayhanekici
24 Mart 2010 at 14:57Burçak, bu arada bir düzeltme:
Vavien'in yönetmeni Engün Günaydın değil; Yağmur-Durul Taylan kardeşlerdir. Elin kaymış sanırım 🙂
burçak yıldırım
24 Mart 2010 at 14:59evet Bayhan haklısın, kafam karışmış o ara. saol 🙂
ealturk
24 Mart 2010 at 16:19Nefes çekim olarak güzel olabilir fakat Full Metal Jacket ile karşılaştırılması da neyin nesi?
Film bazı sahnelerde bir hayli 'nesnel' fakat sadece nesnellik filmin analizinde tarafsız gözle olaya bakılmasına yetmemektedir.Sonuçta ordu hiyerarşisine bağlı bir yüzbaşı üzerinden filmin şekil alması onu nasıl antimilitarist yapar?Ayrıca seyirci açısından bakarsak fragmanlarda öne çıkarılan sahne üzerinden yapılan milliyetçiliği de unutmamak gerek.Bunun dışında Nefes filmi sevilir sevilmez bu kişisel bir tercihtir.
Ayrıca sanat filmlerinin ödül alması daha değerli lakin Reha Erdem'in de dediği gibi filmlerin jüri kadar izleyicileri var.Eh ödülleri Türkiye'nin oscarları olarak lanse ediyorlarsa gişe filmlerine yönelmeleri normal olanı.
Barakuda
24 Mart 2010 at 16:21buradan Nefes'in militarist bir film olduğunu düşündüğünüz sonucunu çıkarabilirim o zaman..? e durum böyleyse üstelemenin alemi yok tabii 🙂
ayrıca yazdıklarımdan da sanat filmlerine karşı olduğum gibi bir anlman çıkmasın yani.. sadece hakedenin takdir görmesini istiyorum o kadar.. sanat filminden kasıt ne tabii o da ayrı bir başlık konusu.. Semih Kaplanoğlu filmleri'yle bir Sonbahar'ı hayatta aynı kategoriye koyamam mesela içim elvermez.. daldan dala atlamayalım tabii ki..
Demem odur ki dün Nefes'İn hakettiğini bulmasına ne kadar sevindiysem Reha Erdem'in çok başarılı çalışması Hayat Var'ın seyirci sayısıyla ilgili göndermesine bir o kadar üzüldüm..
gibigibi..
Barakuda
24 Mart 2010 at 19:20Bir filmin antimilitarist olmaması nedne militarist olduğuna bir kanıt oluşturuyor zihinlerde ben de bunu merak ediyorum..? full metal jacketla karşılaştırmaya gidilince hemen bu noktadan yola çıkmak çok yanlış..
filmin milliyetçi olarak yaftalanmasında ise karakolun tepesindeki bayrağa ya da atatürk büstüne odaklanılmasını hiç ama hiç anlayamayacağım.. olsa olsa alerjiyle açıklarım..
mette
24 Mart 2010 at 19:25o programı ben de izledim ve Hülya TANRIÖVER'in filmi neden eleştirdiği ya unutulmuş yada çarpıtılıyor..
birinci nokta bu filmde kadının rolü ve hiçe sayıldığı ile alakalı idi..
ikinci nokta ise her ne kadar bu filmin öyle değil böyle dense de buram buram vatan-millet-sakarya koktuğu..
İŞTE TAM BURADA Mingün CABAS ve Hakkı DEVRİM'in sen kim oluyorsun da bu filmi eleştiriyorsun bre kadın tutumları medya tarafından dünyanın en sevimli ikilisi gibi gösterilemesine rağmen bu programı bir daha izlemememin tek sebebi oldu. Hele hele Hakkı DEVRİM kadını dinlemedi bile.. Bu da gösteriyor ki Hülya hanım ne derse desin eleştirdiği için tepki alacaktı..
Ödüllerle programı bir neden sonuç ilişkisine oturtmaya çalışmak NTV'nin bende yıllardır oluşturduğu imaja ters de olsa sinek pisliği mide bulandırıyor…
ealturk
24 Mart 2010 at 20:32yahu ortada savaşı,orduyu,çarpışmayı esas alan bir yapım varsa tabiki militarist olduğu iddaa edilicektir.Başka ne olarak nitelendirilebilir?Eğer savaşın gereksizliğini tam olarak verebilseydi veya anlatabilseydi anti-militarist denilebilirdi lakin ordu dışındaki herşey nesnellikten öteye gidememiştir ve filmin belirli bir şekilde eleştirdiği birşey yoktur.
Ve benim için filmdeki milliyetçilik fragman ve ordu hiyerarşisine kökten bağlı olan yüzbaşının acitasyonları üzerindendir.